23 Ekim 2011 Pazar

KANADA İZLENİMLERİ - 1


Yolculuğun çok yorucu geçecegi ta Ankara’dayken belliydi. Eniştemlerden, Eryamandan – Esenboğa Havaalanına kadar süren yolculuğun bu ilk kısmı, tüm yolun belkide en uzun parçasıydı. Henüz Türkiye’deydim ve vazgeçmek için hala bir şansım vardı. Yol boş olmasına rağmen 30 dk’lik yol, bitmek bilmedi. 5 ay önce Y.O.K.’e başvurmuştum yurt dışı burs için. Keşke sıkmasa mıydı? Son anda Nilüfer arasada “ baba  gitme” dese.Yolculuğun bu en uzun kısmında, aklımda ki gıcırtılar, işte bunlardı.

Bir yıl süreyle Kanada, Montreal’de Concordia Üniversitesinde araştrma yapmak maksadyla kalacaktım. Evet ama, evden, anadan, babadan, cocuklardan, eşten, arkadaşlardan kısaca tüm sevdiklerinden en fazla 15 gün uzaklaşmıs birine bu yapılır mıydı? Sanki kararı ben vermemiştim. Zorla mı gönderiliyordum? Beni gitmeye zorlayan şey neydi? Yokmuydu vatanımda bu imkanlar? Yokmuydu danışman? Yokmuydu üniversite? Taa Allah’ın Kanada’sına, okyanus otesine gidiyosun Davut…. Sesler kafamda yankılanırken ucak çoktan kalkmıstı bile. Almanya hava sahasına girmek üzereydik.

Eşim, ablam ve eniştem uğurlamıştı beni.  Kolay ayrıldık. Ayaklarımın, aklımda gere geri gittiğini görmemişti kimse!....Nasıl dayanacaktım Defne’ye, Nilüfer’e, komşum’a, Yozgat’a, vatanıma nasıl dayanacaktım. Anneme kim diyecekti “ ana çarşıdan bir isteğin var mı?”. Aklımı kemiren, yine kemirdi.
Berlin havallanına  yaklaşmıştık artık. Roma’ya gidecek  aktarma uçağına yetişemeyeceğimi sandım. Bir gence sordum. Türke benziyordu. Türkmüş…. “inişimiz geç olacak gibi”. Genç “yok tam saatinde inecek” dedi. Ama nasıl olur? Meğer saatimi ayarlamamışım. Doğuya gittikçe zamanın geriye gittiğini unutmuş ve paniklemiştim.

Tam zamanında iniyoruz Berlin’e. Zamanın da kalkıyoruz Berlin’den Roma’ya. Havalanını çok düzenli buluyorum Berlin’in, ancak almanların o tepeden bakan bakışları hala gözlerimin önünde. Çok uzak ve soğuk bakışlar. Ülkemden ayrıldığım, yavaş yavaş belli oluyordu artık. Gerçi kısa süreli yurt dışı seyahatlerinde hissederdim ülkemin kıymetini; ne zenginlik içinde yaşadığımızı, ama bunu her seferinde anlamak… Demek ki Türkiye’deyken Türkiye’nin kıymetini bilmiyoruz diye düşünüyorum kendi kendime.
Roma Roma Roma.  İki saat kadar bekliyoruz havalanında. Koordinasyon bozukluğu var. Ayar yapamadlar. Oflamalar puflamalar. Uçak geldi bindik. Çok büyük bir uçak. Ve okyanusun üzerindeyiz. Artık gemi dahi göremiyorum. Hiç bir şey yok altımızda, görünmüyor. Dünyaya zıt gidiyoruz. İndiğimizde hala akşam olacak. Oysa Turkiye’de “çocuklar çoktan uyumuştur”.

On saatlik süren yolculugun  bu son adımı da çok şükür  başarıyla tamamlanıyor ve Montreal “Pierre Elliott Trudeau” havaalanına iniyoruz.
  
Göçmenler ofinde bekliyoruz, daha doğrusu bekletiliyoruz. Valizim aranıyor. Yıllık gelirim soruluyor. Dolara çevirirken zorlanıyorum. Yaklaşık hesap mı tam hesapmı yapayım ? Yanında neden ilaç getirdin diyolar. Diyorum şeker hastasıyım. Sanki Kanada’da ilaç yok.  Doğrusu tam da bitti yolculuk artık geriye havalanından çıkmak var derken baktım ki 2 saat havalanında tutmuşlar bizleri. Kanada çok refah ülkesi ya. Biz de çok kalmak istiyoruz ya burada. Kanadalının aklındaki tek şey bu:  “aman yeterki biz tamam diyelimde öyle kalsın” kalacaksa. “kontrol elimizde olsun”. Kalacağınız otele kadar soruyorlar. Sözün kısası potansiyel suçluyuz…

Nihayet dışardayım. Oh be çok şükür ayaklarım yerde tekrar. Uçmak bizim neyimize.  Kuşlar uçsun. İlk gelen taksici bir yunanlı çıkıyor. İlgileniyor. Kalacağım yeri soruyor. Beni orada kalmamam için ikna ediyor. Yunanalıların ve Türklerin çokca bulunduğu bir bölgeye: Jean Talon’a yakın  bir otele götürüyor beni. Doğrusu Yunanlının bana yakın ilgi göstermesi çok tuhaf ama memnun edici geliyor bana. Ancak ilerde anlıyacağım üzere; burada Yunanlı –Türk ilişkileri çok farklı. Hiç de bildiğimiz gibi değil.

İki günlük otel konaklamasının ardından, uygun otel bulamayınca parkta kalmaya hazırlanırken, taksicinin  verdigi adreste Türk kahvesini, okey taşlarının seslerinden  buluyorum.
Selamün aleyküm millet………….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder